Makula dejenerasyonu (Sarı nokta hastalığı)

Makula Dejenerasyonu ( Sarı Nokta )

sarinokta (1)

Retina’daki (Gözün sinir tabakası) makula (Sarı nokta) keskin görmeden sorumlu olup, küçük bir alanı kapsamaktadır. Karşıya baktığımızda kornea ve lens tarafından ışık makulaya odaklanır. Görmemiz merkezde daha keskin, kenarlara doğru ise daha zayıftır. Makular dejenerasyon işte bu sarı noktanın hasarlanması sonucu ortaya çıkar.
Makular dejenerasyonun gelişmesinde temel risk faktörü ilerleyen yaştır. Bunun yanı sıra aile öyküsü, cinsiyet (kadınlarda daha fazla), açık renkli göz, hipertansiyon, kalp hastalığı, sigara öyküsü ve UV ışınları da risk faktörleridir.
Makular dejenerasyonun en sık görülen şekli, atrofik tiptir. Bu tipe kuru tip makular dejenerasyon da denir. Bu tipte görme kaybı yıllar içerisinde gelişir. Atrofik bulguların başlangıcından yaklaşık 10 yıl sonra görme 0.1 seviyesine iner.
Makular dejenerasyonun daha az sıklıkta görülen tipi eksüdatif tip’tir. Bu tipe yaş tip makular dejenerasyon da denilir. Bu tip daha az görülmekle birlikte görmede ani bir azalma yapar. Gözün arkasında retinayı besleyen kan damarları ile retina arasında ince bir zar vardır. Bu zarın yırtılması ile birlikte damarlar makulaya doğru ilerleyerek fotoresptör hücrelerde hasar yapabilirler.
Makula dejenerasyonu bulguları nelerdir?
Eğer makulada hasar meydana gelirse, keskin görmemiz bozulur. Bu durum bir fotoğrafın tam ortasında bulanık bir alan varmış gibi bir durum yaratır. Ancak periferik görme yani kenardan görme bozulmaz.
Eğer hastalık tek gözde ve başlangıç aşamasında ise durum hasta tarafından fark edilmeyebilir. Görme bozukluğu olarak aşağıdakiler izlenebilir :
• Bulanık, puslu görme,
• Elektrik direkleri, kapı-pencere kenarları, yazıların satırları gibi düz çizgilerin dalgalı görünmesi,
• Görme alanının ortasında karanlık ya da boş bir alanın belirmesi,
Makular dejenerasyon herkeste aynı şekilde ilerlemez ve bulgu vermez. Bazı kişilerde bir gözde görme bozulduğu halde diğer gözde uzun yıllar boyunca herhangi bir bozukluk izlenmezken bazı kişilerde ise kısa zamanda her iki gözde tutulum olabilir.
Makular dejenerasyonun daha az sıklıkta görülen tipi eksüdatif tip’tir. Bu tipe yaş tip makular dejenerasyon da denilir. Bu tip daha az görülmekle birlikte görmede ani bir azalma yapar. Gözün arkasında retinayı besleyen kan damarları ile retina arasında ince bir zar vardır. Bu zarın yırtılması ile birlikte damarlar makulaya doğru ilerleyerek fotoreseptör hücrelerde hasar yapabilirler.
Makula dejenerasyonu muayenesi nasıl yapılır?
makl
Görme keskinliğinizde bir azalma hissettiğinizde doktorunuz görme fonksiyon derecenizi anlamak için çeşitli testler yapacaktır. Makular dejenerasyon oftalmoskopi ile ya da çeşitli merceklerle makulanızın incelenmesi sonucu anlaşılabilir. Bazı olgularda fundus fluoresein anjiografi denilen ve damardan renkli bir ilacın verilmesi ardından retinadaki kan damarlarının görüntülenmesi prensibine dayanan bir tetkik gerekebilir.
Kısaca FFA denilen tetkik sonrasında eğer varsa kan damarlarının yerleşimi rahatça saptanabilir. FFA tanı ve takip açısından makular dejenerasyon olgularında son derece yararlı bir tetkikdir. Temelde aynı prensibe dayanan İndosiyanin anjiografi (ICG) daha derin damar yapıları hakkında daha ayrıntılı bilgi verebilmektedir. Retinanın optik olarak kesitini gösteren optik koherens tomografi (OCT) tetkiki de yardımcı bir tetkiktir.Maküler OCT tanı yanında takip için de gereklidir.
Bazı durumlarda doktorunuz size Amsler grid (ızgarası) denilen bir kağıda yakın gözlüklerinizi takarak ve her iki gözünüzle ayrı ayrı belli aralıklar içerisinde bakmanızı isteyebilir. Bundan istenen amaç erken tanı koymaktır.
Sarı Nokta Hastalığı Tedavisi (Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonu)
Eğer kuru tip sarı nokta hastasıysanız, düzenli aralıklarla doktora gitmeniz ve çeşitli vitamin ve mineral takviyeleri ile lutein gibi antioksidan özelliği sahip ilaçlar kullanmanız önerilmektedir.
Yaş tip sarı nokta hastalığında son yıllarda en çok uygulanan tedavi göz içine anti-VEGF (Vasküler Endotelyal Growth Factor) ilaç enjeksiyonlarıdır. Bu ilaçlar, kanamalara ve sıvı birikimlerine yol açarak görmeyi azaltan yeni anormal damar oluşumlarına engel olurlar. Böylece hastalığın ilerlemesine engel olurlar. En çok göz içine uygulanan anti-VEGF’ler Bevacizumab (Avastin, Altuzan) ve Ranibizumab’dır (Lucentis). Lucentis ile yapılan 2 yıllık çalışmanın sonuçlarına göre 10 hastanın 9’unda görmenin kötüye gitmesi engellenmiş ve 10 hastanın 4’ünde görme daha iyi düzeye gelmiştir. Çok az bir hasta grubunda ise görme azalmıştır. Yapılan klinik çalışmalarda, Lucentis ile Avastin arasında bir fark bulunmamıştır. Ancak, Lucentis’in göz içi kullanımı için Amerikan FDA onayı varken, Avastin’in yoktur. Lucentis çok pahalı iken Avastin daha ucuzdur. Her ikisi de dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır.
goz_detaylari_17
Anti-VEGF ilaçların en büyük dezavantajı, göz içine birçok kez enjeksiyon yapılması gereksinimidir.
Göz içine enjeksiyonlar ameliyathane koşullarında yapılması gerekmektedir. Göz içine olmasına rağmen ağrısızdır ve zor olmayan bir işlemdir. Yan etkileri çok azdır. Göz enfeksiyonu, retina dekolmanı ve katarakt oluşumu çok nadirdir. Ayrıca göz dışı yan etki olarak, nadiren arteryel tromboembolik tıkanmalar, burun-boğaz enfeksiyonu, baş ağrısı, solunum ve idrar yolu enfeksiyonları gelişebilir.
Fotodinamik (soğuk lazer) tedavi anti-VEGF ilaçlar yokken, sarı nokta hastalığının tedavisinde en sık kullanılan bir yöntemdi. Günümüzde ise, yaş sarı nokta hastalığının bazı tiplerinde anti-VEGF tedaviyle beraber kullanılabilen bir yöntemdir.
Lazer fotokoagülasyon, foveadan uzakta oluşan retina altı yeni anormal damar oluşumlarının tedavisinde kullanılan bir yöntemdir.